En güzel sen olmayıver her zaman,
Birkaç kilon fazla ya da az desinler,
Boyun da biraz kısa hatta…
Uyandığın gibi çıkabil dışarıya,
Gözlerin biraz şiş baksın.
En başarılı bulmasınlar seni,
Girmeyiver en yüksek puanlı okula,
Eksik kalsın isminin önündeki ünvanlar, anlamsız harfler,
Çıkmasın her zaman en parlak fikirler senden,
Bırak yanındaki senden önce terfi etsin.
Çok da paran olmayıversin,
Bir oda, bir salon olsun evin,
Podyumdan çıkmış gibi görünmeyiversin giysilerin,
Kuru fasulye-pilav olsun özel yemeğin,
Tüketim olmasın en büyük ibadetin.
En iyi, en sevilen, en aranan olmayıver,
Biraz az duyulsun adın,
En iyi evlat, öğrenci, öğretmen olmasan ne olur?
Ya da en mükemmel eş, anne-baba?
Bırak en akıllı, en güzel, en orijinal çocuk olmasın seninki…
Ulvi, ruhsal görünmeye de çalışma,
Dünyayı kurtarmak olmasın amacın,
Ruhsal egonla yeni bir ayrılık yaratma,
Bu sene de kendini az geliştiriver,
Potansiyelin biraz da yerli yerinde dursun.
Sıradan olmaktan bu kadar kaçınmak neden?
Niye özel olma uğruna bu denli çaba?
Çıkar üstünden derim dediğin tüm giysileri,
Çırılçıplak kalsın benliğin, parlamaya başlasın esas derin,
Tanımsız, etiketsiz, ünvansız, sıfatsız…
Biraz izin versen sıradan görünmeye,
Ya da kendi sıradanlığını görmeye…
Sadece sıradan ol, küçük bir çocuk kadar sıradan,
Ya da bir yağmur damlası, ormandaki agaç kadar sıradan,
Ve bir o kadar da eşsiz ve kendine özgü…
Yıkılsın özel olma tutkusunun ayırıcı duvarları,
Açılsın sonuna kadar kapıları özgürlüğün.
Sıradanlığın dayanılmaz hafifliğinde,
Kapsayıcı ve yapıştırıcı gücünde,
Özgürlükten doğan sıradışılık parlasın.
Aylin Safiye Deniz, 2013