Kafasında dolaşıyordu bir sürü asılsız düşünce,
Kurdukça kuruyor ve gerçek olduğuna inanıyordu.
İnandıkça benzer deneyimleri kendisine çekiyor,
Daha da inanıyor, kanıt biliyordu başına gelenleri.
Belliydi hikayesi ve hiç de niyeti yoktu bırakmaya.
Bırakırsa memnuniyetsizlikle dolu hikayesini,
Vazgeçerse kendisine hep söylediği yalanlardan,
Kim olacaktı ki bundan sonra,
Ya da hangi tanımına uyacaktı?
Belirsizlik o kadar korkutucuydu ki,
Tutunmak acı dolu hikayesine,
Ve devam ettirmek, daha fazla işine geliyordu.
Derken bir deli ile karşılaştı bir gün,
Deli gerçek olmayan şeyler görüyor ve söyleniyordu,
Ardından kendi kendine üzülüyor ve öfkeleniyordu.
Bu söylediklerin ve gördüklerin gerçek değil,
Neden boşu boşuna kendini üzüyorsun diye sordu bizimki.
Elbette doğru, neden gerçek olmasın ki dedi deli,
Hem de en az seninkiler kadar gerçek.
Sen olmayan bir şeyi gerçek sanınca gerçek oluyor da,
Ben sanınca ben deli mi oluyorum diye devam etti.
Bir tokat yemişti adeta bizim adam,
Bir an için silkindi ve kendine sordu:
Peki benim inandıklarım ve düşündüklerim ne kadar gerçek?
Bir an için sessizlik oldu…
Ve içinden her zamankinden farklı bir ses yükseldi:
Senin dikkatini ve enerjini verdiğin kadar gerçek,
Senin zannettiğin kadar gerçek,
Senin tuttuğun ve tutunduğun kadar gerçek dedi.
Biraz kafası karıştı ve devam etti sormaya:
Ya benim hikayem de gerçek değilse,
Ya ben de deli dediğim adam kadar yanılsamadaysam?
Hikayemi bırakabilir miyim acaba?
Sonra etrafındakilere döndü ve sordu:
Peki ya siz,
Kendinize sürekli söylediğiniz,
Kendinizi ve çevrenizi inandırmaya çalıştığınız,
Hikayenizi bırakabilir misiniz?
Hikayenizi bırakmaya var mısınız?
Aylin Safiye Deniz, 2015